Takımının Fenerbahçe’yi 11 yıldır Kadıköy’e yenememesini değerlendirirken, “Bu bir gelenek değil. Tesadüfler var. Futbolda her netice biraz da tesadüftür” diyen Galatasaray Başkanı Ünal Aysal için yazıyorum bu yazıyı…
Şöyle ki;
Savcı Zekeriya Öz, 17 Şubat’ta Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım hakkında ‘örgütsel ilişkilerinin tespiti ve ortaya çıkarılması’ talebiyle soruşturma başlatır. Sözde polis Olgun Peker’i dinlerken önce Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Mahmut Özgener ağa takılmıştır. Sonra da Özgener’le konuşan Aziz Yıldırım! Tesadüfen yani! Ki o ‘tape’lerde Yıldırım’ın ‘çete üyesi’ olduğunu düşündürtecek hiçbir şey yoktur! Olsun… Mevzubahis operasyonsa gerisi teferruat nasılsa!
Galatasaray Başkanı Adnan Polat, 7 Mart’ta ‘Galatasaraylılığı’ ile bilinen savcı Zekeriya Öz’ü kulübe üye yapar. Tesadüf bu ya; Öz’ün yanı sıra TFF İkinci Başkanı Lütfi Arıboğan’ın eşi Prof. Deniz Ülke Arıboğan da kongre üyesi olur.
TFF Başkanı Mahmut Özgener, 9 Mart 2011 akşamı saat 08.42’de duştan çıktığında cep telefonunun çaldığını görür. Arayan Sporsnet Reklam Ajansı’nın Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Gülüm’dür. Galatasaray Voleybol Takımı’nın sekiz yıl kaptanlığını yapan, eski TVF Başkanı Gülüm, altını çizmek istediği birkaç konu hatta ‘uyarı’ olduğunu söyler ve ekler; “Şu süreçte sen de, Levent de (Kızıl), özellikle Lütfi de (Arıboğan), mümkün olduğu kadar uzak durun bu Aziz’den (Yıldırım). Bunlar anormal kritik ve hassas konular” der. Özgener, bu uyarıyı daha önce de almış gibidir. Yıldırım’la o gün yaptığı görüşmede ne kadar temkinli davrandığını şöyle aktarır: “Haber yolladım. federasyonda değil, dışarıda, rahat olabileceğimiz bir yerde buluşuruz bulaşacaksak…”
Fakat Gülüm bundan da tatmin olmaz, “Abi buluşma ya” der. Özgener, “Baba, bazı konuları telefonda konuşmak istemiyorum. Yani ben çok temkinliyim, sen merak etme. Sabahtan benim aklımda o, sen şey yapma.” Gülüm, “Çok kritik bir konu yani, o yüzden ne olur bunu böyle şey yap” diyerek uyarısını tekrarlar. İngilizce konuşmaya başlayan Özgener, Yıldırım’la görüşmeye giderken şoförünü bile yanına almadığını belirterek, “Baba yani o kadarını biliyoruz” der.
Telefon kiminle konuşursa konuşsun Fenerbahçe lehine sahada hiçbir şey yapılmadığını söyleyen ve Trabzonspor yöneticilerinden şikayetini dile getiren Özgener, 14 Haziran’da kimsenin anlam veremediği bir açıklama yaparak görevi bırakır.
Basın toplantısından bir gün önce yine Ahmet Gülüm’le konuşur Özgener. Basın açıklamalarını bizzat hazırladığı anlaşılan Gülüm’le son düzeltmeleri yaparlar. Özgener, “Üstüne alınır mı buradan?” diye sorar. Gülüm, “Ee hegemonya kurma, bilmem ne direk onu… Herkes ateşlenecek yani. Abi bence konuşmanın çoğu Aziz’e yani. Üstüne alınmaz mı, deli misin?” der. Özgener bu kez, “Cevap verir mi sence?” diye sorar. Gülüm, “Yok veremez o kadar ortaya atılmış bir şeye…” der ve patlatır kahkahayı!
Operasyonun bazı Galatasaraylılar tarafından önceden bilinmesi ‘tesadüf’ olsa gerek! Yıldırım’la ilgili abuk sabuk bir açıklama yapan Özgener’in tereyağından sıyrılan kıl gibi dosyanın dışında kalması da!
Galatasaraylı bazı meslektaşlarımın, “Lube, twitter’da falan Aziz Yıldırım’ın bu kadar adını anma, yarın bir gün hakkında bir şey çıkar, mahcup olursun” dediği günlerdir bunlar… Tesadüf elbette!
Sonrasında 3 Temmuz operasyonu başlar. Rasim Ozan Kütahyalı, Mehmet Baransu, Serhat Ulueren ve Mehmet Ali Birand, televizyon programlarında Fenerbahçe için darağacı kurarlar! Fatih Altaylı, Aziz Yıldırım’ın gözaltında çekilen fotoğrafını poster yapar gazetesinde… Hepsinin Galatasaraylı olması, ‘tesadüf’ten başka neyle açıklanabilir?
İki Galatasaraylı, Lütfi Arıboğan ve İlhan Helvacı, ortada iddianame bile yokken Pierre Cornu’yu yanıltarak, Fenerbahçe’nin CL hakkını gasp edilmesine yol açar. Galatasaray Yöneticisi Adnan Öztürk, ‘kozmik oda’daki gizli belgeleri Fransızca’ya çevirtip UEFA’ya göndermekle meşguldür. ‘Tesadüf’ desen başın ağrımaz!
Yedi ay tutuklu kalan Fenerbahçe Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu hakim karşısına çıktığında, “Bu iddianamenin fikir babası Prof. Dr. Süheyl Donay’dır. Eskiden de spor hukukundan anlamazdı. ‘Transfer şikesi’ kavramı sadece onun kitabında geçer. Böyle bir suç, ne UEFA, ne FİFA, ne TFF içtihatlarında yok. Ama Donay’ın kitabındaki bir paragraf iddianamede aynen kullanılmış. Ve ben olmayan bir suç yüzünden yedi aydır tutukluyum” der.
Donay, 2006’da Galatasaray’ın kasasından buharlaşan 1 milyon dolar meselesinde de karşımıza çıkar. Kulüp, Song’a verdiğini iddia ettiği parayı faturalandırmayınca Donay, “Makbuz alma yükümlülüğü futbolcuya aittir” dediği o efsanevi ‘bilimsel mütalaa’sını hazırlar. Donay’ın Galatasaraylı olması ‘tesadüf’ün iğne deliğinden bile geçer!
Galatasaray’ın UEFA Kupası’nı kazandığı yıllarda perçinlediği ‘okyanus ötesi’ ilişkileri… Nikah şahitliğini Fethullah Gülen’in yaptığı eski Galatasaraylı AKP milletvekili Hakan Şükür’ün mahkemenin tahliye taleplerine ilişkin kararı beklenirken, Samanyolu Haber’de Şamil Tayyar’ın saçmalıklarına yağ çekmesi ‘ilahi tesadüf’ kapsamına bile girer!
Bunca Galatasaraylı operasyonun etrafında dolanırken, ihale ‘Fenerli başbakan, Fenerli federasyon başkanı, Fenerli savcı’ sloganıyla yürütülür. Benim en sevdiğim tesadüf bu işte!
Unuttuğum tesadüfler, beni affetsin!
13-03-2012 11:37 -