25 Mart 2012 Pazar

Gerçekleri tarih yazar -2-

Söz Sanlı Kaptan’da!
Ve ‘o tarih’lerden biri daha! 15 Mayıs 2004… Yine ligin son maçı. Beşiktaş, Rize’de, Rizespor’a uyduruk bir penaltıyla 1-0 yeniliyor. Rize kalıyor, Bursaspor küme düşüyor. Maçı izleyen Beşiktaş’ın unutulmaz kaptanlarından Sanlı Sarıalioğlu, elinde iddianame, hatta tek bir tape olmadığı halde, Hürriyet’teki köşesinde karşılaşmayı şöyle anlatıyor:

“Ne zor iş bu Beşiktaş'ı yazmak! En az yarım saat ben kâğıda baktım, kâğıt bana. Tık yok... Elim mahkûm, yazacağım. Haydi bismillah... Kâğıt helvası gibi bir Beşiktaş… Yılgın, yorgun, bıkkın, silik, sönük... Yürümek bile istemeyen ruhsuzlar mangası. Rize düşme korkusunu yaşamasa, çok erken gole, gollere ulaşacak. Gel de son maçlardaki Cordoba'yı arama! Kalede olsa, Rize hiç sıkıntı çekmeyecek. Ramazan'ın yaptığı oyunbozanlıktan başka bir şey değil! Kurtardıkça kurtarıyor. Direndikçe direniyor. Arkadaşları biraz kendisine yardımcı olsa, belki de Rize güme gidecek. Gel gelelim sahada tükenmiş, içi boşalmış bir Beşiktaş var.
Devrenin uzatma bölümlerine kadar Rize'nin gol atamaması mucize. Mustafa Çulcu da buna son derece sinirleniyor. Rize'nin yapamadığını, Çulcu bir penaltı yaratarak gerçekleştiriyor. Eyvah...  Lucescu şimdi yine hüngür hüngür ağlayacak, hakemlere sallayacak. Anlat hocam anlat... Tek suçlu hakemler ve sen sütten çıkmış ak kaşık!..

Haydi hakem penaltıyı uydurdu. Peki sen ne yaparsın, oyuncuların ne yapar? Takımın yenik ve biz Rize kalecisini göremedik. Bu nasıl iş hocam? Oyuncuların orta çizgiyi binbir külfetle geçebiliyorlardı. Özellikle son 45 dakika bir ömür boyu gibi geldi. Rize titriyor, senin oyuncuların da rakiplerini en ufak bir biçimde rahatsız etmiyordu.

Hocam Beşiktaş'ı ne durumlara düşürdün? Yıllarca unutulmayacak bir utanç belgeseline oyuncularınla birlikte imza attın. Tam yazıyı yazarken içeriye Haşmet Babaoğlu girdi. Öfkeden kudurmuş bir biçimde "Kaptan bu takımı baştan aşağıya lağvetsinler" dedi. Yerden göğe kadar haklı. Böyle bir kepazeliği hiçbir Beşiktaşlı kabullenemez.”

Bir yazı arıyorum!
2006’da Milliyet’te, yukarıdaki Rizespor-Beşiktaş maçının da dahil olduğu, ‘Örtbas Edilen Şike Belgeleri’ başlıklı bir yazı dizisi kaleme almıştım. Bu nedenle Beşiktaşlı arkadaşlarım aylardır, “O zaman inandığın tape’lere, neden 3 Temmuz’dan sonra inanmıyorsun?” diye soruyor. Cevabı çok basit ki: Son tape’lerin belirsizlikleri bir yana; sahadaki tabloyla zerre kadar örtüşmemeleri benim en büyük dayanağımdır! Hukuk da, teknik takip sonucu elde edilen tape’leri bu nedenle ‘delil’ saymaz zaten. ‘Delil’ olmaları için suçu (varsa) doğrulamaları gerekir.

İşte bu yüzden; hangi derin amaca hizmet ettiği zamanla ortaya çıkacak bir ‘iddianame’ değil… Kimin neyi kast ettiği belirsiz bir ‘tape’ de değil… Bir köşe yazısı görmek istiyorum. Ama lütfen bu yazı, yukarıdaki benzerleri gibi, 2010-2011 sezonuna ait bir maçtan hemen sonra yazılmış olsun! Yazıyı yazanın Fenerbahçeliliği, Hıncal Uluç’un Galatasaraylılığı, ya da Sanlı Sarıalioğluve Haşmet Babaoğlu’nun Beşiktaşlılığı kadar güvenilir olsun! Futbolun onurunun ayaklar altına alındığını, sahada başka türlü bir ‘oyun’ oynandığını görmüş olsun!

Çünkü ‘şike’ denilen şey konuşur; “Kupa senin, ligin benim” deyiverir. ‘Şike’ renk de verir mesela; ‘beyaz ve üçüz’ pankartlarla fırlar ortaya. Hatta ‘şike’ sıçar; temizlemek için sahaya binlerce tuvalet kağıdı fırlatsalar da kar etmez!

Ama en önemlisi şike bir hayalet değildir! Gözle görülür, futbolun doğrularıyla ispatlanabilir bir suçtur. Şikeyi kanıtlamak için suç mahalline, yani sahaya bakmak kafidir. Aşkları hastalıklı (!) olsa da, gözleri ve vicdanları sağlıklı milyonlarca Fenerbahçelinin, dokuz aydır ‘iddia olunan şikeyi’ reddetmesi bundandır!

Şike olsaydı, Hıncal Uluç kadar, Sanlı Sarıalioğlu kadar, Haşmet Babaoğlu kadar Fenerbahçeliler de onu görürler, sonuçlarına razı olurlardı.

Ne tuhaftır ki, asırlık çınarı dokuz aydır bir ipin ucunda sallandıranların, gözlerini sahadan kaçırmaları da bundandır! Aykut Kocaman’ın daha Temmuz’un başında, Cüneyt Tanman’a seslenişine kulak tıkamaları da! Neyse ki süreç, Tanman’ın centilmenliği dahil, tüm sahte örtüleri söküp atacak kadar sert!

Tarih, yukarıda anlatılan ‘utanç maçları’ gibi, ‘3 Temmuz sürecini dizayn edenleri, onların hedeflerini ve arsız çabalarının sonuçlarını da yazacak. Ve ‘utanacak hiçbir şeyi olmayanlar’ ilk günden beri durdukları noktada bekliyor olacaklar, o gün de! Hesap sormak için!

 

ANTİBUKALEMUNSPOR Copyright © 2011 -- Template created by O Pregador -- Powered by Blogger